13 Mart 2015 Cuma

Bir Küçük Adam



Haykıran bir ruhun en sakin noktasına saklanıyorsun küçük adam, ellerinle büyütemediğin bir kalbi, rüzgara teslim ediyorsun. Toz duman oluyorsun, beklenilen yollardan vazgeçiyorsun. Yüzünde açan her gülümsemeye engel olmak zor küçük adam.

Gün ışığı orada, sen perdeleri açmaktan korkuyorsun. Aydınlık her zaman ışık değildir, her karanlığın ölüm olmadığı gibi. Gerçekleşen her dileğe karşı bir düş yıkılır küçük adam, bunu en iyi sen biliyorsun. Tanımlayamadığın şeylerin karşısında durmayı bırak. Önce kendini.

Büyüdükçe küçülen bir kalbin var. Sustukça sükût edemeyen, yanaklarına düşen her kıvrıma sığamayan bir kalbin var. Ruhunda taşıdığın bir cenazen var küçük adam. Ve nicedir sürgün ettiğin kırık özlemlerin var. Geçmişin tozlu raflarından çıkar ıslak suretleri dök onları gecenin zehrine.

Düşlerin renginden çalınan bir umut var küçük adam. Bul onları! Vuslat kadar uzak bir yürek, en çok da kendine, arama küçük adam. Güzel şeyler arandığında bulunmaz. Doğruldukça bükülürsün. Sustukça konuşursun ve aldığın her nefese karanlığı sen karıştırırsın.

Öfkenin altında yanarsın, kaçıp gitmek istesen de küçük adam, fırtınaya direnen bir yaprak kadar yalnızsın. Sessizce giden bir gemiyi gören son kişisin, Hislerin her gün, içinde kaybolan satırları ölü düşlerinin yanına gömüyor. Vazgeç. Sen bir tırtılsın küçük adam.

İnsanlar, düşler, gülümsemeler ve sevdalar.. Hepsi değişiyor küçük adam. Ve hayat her tecrübeden sonra senin yaşama isteğine darbe vuruyor. Yanıldığın şeyler, bir güzel küçük kızın ağladıktan sonra gülen yüzü gibi olamadı. Küf kokan gülüşlerine bırak. 

Ellerini uzattığın her anın altında yatan çaresizliği bilen kalplerle karşılaştın. Oysa kandırılmak acıtmadı seni küçük adam, düşlediğin her anın, gerçekleşmeyen her hayalinin altında ezilmesi acıttı. Olsun, sen ağlamaktan hiç korkmadın küçük adam, korkmayacaksın.

Ellerini açtığın da rüzgarın doldurduğu bütün eksikliklerini bir buğulu cama yazıyorsun her gün, her gece.. Ve her güneşte. Bu dünyanın acımasız gerçekliği sana uymuyor küçük adam, bu yüzden sürekli oynamaktan vazgeçiyorsun.

Bir gün biri gelecek yine ve sen başını kaldıracaksın. Ve o zaman oyun yeniden başlayacak küçük adam. Mevsimlerin dibindesin, saçlarında rüzgarı dağıtan bir portre. Odanda asılı soğuk bir tavan, ellerinle asla dokunamayacağın uzak bir hatıra.

Mutluluk tam huzuru buldum dediğin anda peşi sıra uzaklaşır küçük adam, biliyorsun! Hatırlamaktan korkarım diye değiştirdiğin yollarda varacağın yer aynıydı.  Bir rüyayı her gün tekrarlamak gibi, en güzel yerinde uyanıp tekrar görürüm diye kendini kandırmak gibi.

İnsan en çok gözleri açıkken görürmüş kabusları küçük adam. Unutmaya çalıştığın anılarını örtüyorsun tozlanmasın diye ve hep aynı yerden yanıyorsun, hep aynı acıdan yakıyorsun sigaranı.. Külleri düştükçe örtüyorsun yüreğini...

Kabuk tutan her yarana terkedilen sessiz bir ev.. Saatleri katil, umutları bitap, şarkıları ölüm çalan bir ev gibi...  /sin küçük adam. Lekeli satırlarının hüzmeleri kırıyor kalemini. Dünün bulutları acısını kuşanıp da yağıyor ellerine..

Gelinemeyen yollardı biliyordun, en küçük mutlulukların da, en kötü hallerinde seninle yürüyemeyen bir ruhu taşıyordun. Pes etmişliğin dindiren bir rahatlığı vardı yüklü prangalarda. Kendine bakabildiğin en uzak yere saklanıyorsun küçük adam.

Bir yol var küçük adam o yol sadece beklemek için var. 
Sen sadece yolcusun.
 Bir yolu yok küçük adam, bir yolu yok.