27 Ekim 2012 Cumartesi

Yolcu



Kendimi dinliyorum bu gece. Kendimi kendime adıyorum, en ufak bir fikrin peşine takılıp bir ben daha keşfeder miyim diye ümit ediyorum. En büyük gayesi bu olmalı insanın hayatta. Ben'lerini keşfetmek varken başka benlik'lerin sahte 'seni' oluyorsun. -İstemeden.-

Kaçma bir kendinden, yaşamak dediğin nedir? Karanlığa gömülmeler aydınlığa çıkmak içindir. Tenine değen sahte dokunuşlar, kulağına çalınan yalan sözler. Ve bu anlardan sıyrılıp yalnızlığına gömüldüğün anın gerçekliğini düşün. Sahte mutluluklardansa, gerçek mutsuzlukların peşinde ol. Neyse ne!

Neresinden bakıyorsan hayata 'O' oluyorsun. İstençlerin peşinden koşarak senin için belirlenen yolun sadık yolcusu oluyorsun. Hayat bu kadar basit olmamalı sanırım. Oysa yaşamda birçok yol var keşfedilmeyi bekleyen. Belki senin yolun başkadır, herkes gidiyor diye neden oradan gidiyorsun?

Çok zordur, sanılarını düşürüp yüzleşmek. Hele ki tek başına 'kendine rağmen' yürümek, cesaret ister. Başkalarının küçük karanlıklarıyla bile alay eder insanoğlu. Onun güçsüz olduğunu sanar. Ne büyük yanılgı! Sen peşine takıldığın ipin sıradan bir yolcususun, ama dert sahibi kendi halatının tek ve gerçek koruyucusu.

'Boşver' diyip terkettiğin düşüncelerinde aslında uzaklaştığın kişi sensin. Başarı için köleleştireceksin kendini. Mutlu öleceksin belki, paran olacak, iyi bir işin. Altında insanların kıskanacağı bir araba olacak, çalışıp daha iyisini alacaksın. Ama kendini tanımadan öleceksin. ''Cehalet mutluluktur'' demişler.

Faydalı ol papalagi, önce kendini tanı sonra başka iplerin ucundan tut ama kendini hiç bırakma. Ve bekle, savrulan başka ipler bir gün avucuna değer belki, olmazsada sorun değil. Elini indir ve sımsıkı tut kendi ipini.


Bir yol yok belki, tutulacak bir ipte. Bir ağaç bul ve bekle orada.
Sen belki hiçbir yolun yolcusu değilsin. 
Sen belki sadece yolcusun.