18 Nisan 2011 Pazartesi

Özledim.

  Özledim..Özledim lise yıllarımı. Derseler ki lise yılları nı özleyeceğini tahmin ediyormuydun diye kesinlikle evet derdim.. Bunu da sıkça dile getirmiştim vakti zamanında okulda. Lise 4 yıl olmasaydı hayatımın en güzel yılını geçiremeyecektim. 20 yıllık hayatımda yaşadığımı, var olduğumu hissettiğim tek yılı tadamayacaktım.

  Üniversite hayatı, ortamının bana göre olmadığını düşünüyorum. Lisede kurulan o saf arkadaşlık duygusunun yerini çıkar almış. İleriki yaşlarda bazı gerçekler fark edildiğinden, dünyanın o kadar da masum olmadığı görüldüğünden sanırım bu. Keşke hiç büyümeseydim diyorum çoğu zaman. (herkes gibi)

 Liseli ruhu başkadır, belli kuralların açığı aranır, sistemin izin verdiği ölçüde haylazlık yapabilirsin. Ama benim olduğum arkadaş grubu için sanırım bu geçerli değildi biz sistem falan dinlemedik zaman zaman başımız çok ağrıdı ama yaptığım hiçbir şey için pişman değilim. Bazen okul meceraları aklıma geliyorda aynaya dönüp bakıyorum şimdiki halime ve iç geçiriyorum gözlerim dolarak 'Nereden nereye be Osman'.

  Lisede ki son senemi çıkarırsam geriye kocaman bir hiç kalır. Klasik bir lise öğrencisiydim ev-okul arası kısır bir döngü bilirsiniz işte. Duvar dibindeki en arka sırada tek başına oturan kişi rolündeydim o zamanlar, tıpkı şimdi olduğu gibi. O yılların acısını son sene fazlasıyla alabildim diyebilirim. 7 tane çok iyi arkadaş edindim. Yaklaşık 30 kişi olan sınıfta herkesin bir rolü vardı. Durup dururken parlayan şizofrenik Elvan, başını test kitaplarından kaldırmayan sınav stresine girmiş Neziş, kız kankası Eray, hoca yalakası Emre, kendini beğenmiş kızı Ayşenur ve nicesi.. Herkes rolünü çok iyi oynadı , en nefret edilesi tipleri bile özledim.

  Aslında özlediğim en çok şeylerden biri ise okul formaları, o kıravatı yarıya indirip takmayı çok özlemişim sonra müdürü görünce boğazını kesercesine sıkmayı. Okul forması altında çirkin görünen birçok güzel kızı kaçırmışlığım vardır ama bana kalırsa bir kıza en çok yakışan kıyafet lise formasıdır. Bu fantezi değil yanlış anlaşılmasın. Belki de öyledir herneyse...

 Yapmayı en çok özlediğim şeylerden biri ise birbirimizden para çalıp kantinden simit alma anlarıydı. Sonra o simiti alan kişinin peşinden koşardık bütün tenefüs o simiti kapmak için. Parça pinçik olan o simitin tadını hiçbir şeye değişmem. Bir seferin de cüzdanını çaktırmadan çaldığımız arkadaşımızın parası ile herkese simit almıştık cüzdanını çaldığımız arkadaşımız dahil. Onun 'hangi enayi lan o' deyişini ve senin dediğimizde ki surat ifadesini hiçbir zaman unutamam. Aslında anlatacak birçok anım var ama buraya sığacak, burada anlatılacak türden şeyler değiller.

 Hala görüşüyormusun bu dostlarınla diye soracak olursanız, hepimiz birçok ile dağıldık, eskisi gibi bağımız yok ama hala sıkça görüştüğüm 3-4 arkadaşım var. Öyle ki hafta sonları Adana'ya geldiğimde buluşuyorum birkaçıyla, oturup saatlerce geçmişi yâd ediyoruz. Anılarımızı taze tutuyoruz.









 Öss stresinin baş gösterdiği, milletin deli gibi ders çalıştığı , hocaların ders işlemek yerine test çözün dediği dersleri böyle değerlendiriyoruz.



 Edebiyat dersini kütüphane de işlemek isteyen hoca o bizi ozamanlar pek tanımıyordu.Sıkılmamak için herzaman deli bir fikrim vardır.Organize yeteneğim yok denecek kadar azdır ama iş bu tür şeylere gelince üstüme tanımam.




 Din dersi her zaman matrak geçmiştir.Genelde kıravatları sonuna kadar sıkar, gömlekleri pantolon içine koyar inek öğrenci imajı oluştururduk bu derste. Sınırları zorlamışlığımız çoktur. Dünya tatlısı bir hocamız vardı. Derse takke getirip adidas amblemi çizen arkadaşıma burdan selam olsun ^^





 İlk defa gireceğimiz Öss için pek heyecanlı görünüyoruz değil mi?







Talibi çıktı ama fiyatta anlaşamadık. Gerçekten söylediğimiz kriterler geçerliydi.












 Dersi çalışmış olsan bile sadece kopya çekmek için kopya çektiğim günleri özledim. Şimdilerde ise gözümün içine sokulan kopya kağıtlarına bile bakmıyorum. Yoklama fişini çalmayı özledim, topluca dsipline gitmeyi, son ders yoklama defterini almaya gelen kıza laf atmayı, nöbetçi öğrenci olduğum da sınıfa gelip ''arkadaşları müdür bey çağırıyor'' yalanı ile dersten kaçırmayı özledim. Derste anlamsız sesler çıkarmayı, hoca sınıfa gelmeden önce sınıfta sınav iptal naralarını duymayı , hocanın bir hikaye anlatmaya başlayıp dersi kaynatmasını, saatlerce süren manasız tartışmaları özledim. Coğrafya hocamızın sınıfın erkeklerini toplayıp anlattığı erotik hikayeleri dinlemeyi özledim. Boyumuzu aşan duvarlardan atlayıp dersi kırarken yakalanma korkusunun verdiği adrenalini özledim.

16 Nisan 2011 Cumartesi

(3) Türkiye'de Kore hayranı olmanın zorlukları.

 Türkiye'de Kore hayranı olmanın zorlukları adlı yazımın üçüncüsü sizlerle paylaşıyorum. İçerik olarak biraz değişse de bu başlık altından yazıma devam etmeyi uygun gördüm.

  Aslında bahsettiğim sorunlar, zorluklar sadece Kore için değil bütün çekik gözlüler için genellenebilir durum. Ülkemiz de azımsanmayacak kadar anime tutkunu olduğunu düşünüyorum dolayısıyla Japon hayranı. Aslında benim de Uzakdoğu sinemasına yönelmemin sebebidir Japon animeleri. Death Note ve 'L' karakteri ile çekik hayranlığım filizlendi diyebilirim. Neyse lafı fazla uzatmadan konumuza dönelim.



 Bir Kore hayranı olarak karşılaşabileceğiniz, başınıza gelebilecek en zor anlardan birinden bahsedeceğim şimdi. Genelde yolda yürürken, çeşitli etkinlikler yaparken sağda solda çekik var mı diye şöyle etraf bir  kolaçan edilir. Eğer radara bir çekik gözlü yakalanmışsa hemen sohbet etmek için usulca yanına gidilir. Eğer arkadaşlarınız yanınızdaysa onlara gerçek bir Kore hayranı olduğuzu göstermek için büyük bir fırsattır bu. Hafif çekingen bir tavır ile ve büyük bir neşe ile (evet ikisi aynı anda :) 'Anyonghaseyoo' ooları uzatmak kaydı ile Korece selam verilir. Buraya kadar herşey çok güzeldir.Etraftaki insanların meraklı bakışları üzerinizdedir, gayet cool bir ortam vardır. Arkadaşlarınız size hayranlıkla izler. Ancak bu ortam, verdiğiniz selama karşılık 'hıııııı?' diyen ve meraklı gözlerle sizi izleyen çekik şahsın nereli olduğunu anlatmaya çabası ile son bulur. Eğer bu kişi Türkçe cevap verirse demeyin halinize. Bu durum karşısında ne diyeceğini ve ne yapacağını bilemeyen Kore sever, hiçbir şey demeden oradan hızla uzaklaşır.Ne diyelim bir daha ki sefere inşallah. :P

Anlatmak istediğime yakın bir durum. :P