12 Eylül 2012 Çarşamba

Biraz Diyor Hâlâ



Acıtan damıtılmış mutluluklara sığınmıştım, karanlıktan gücümü alıyordum ya da her zamanki gibi öyle sanmıştım. Yaşadığım her şeyin zannettiklerimden ibaret olmasını kabullenemiyordum. Kendime çarpıp duruyordum, bu sıra yanaklarımı ıslatan tek şey yağmur değildi.

Kime duygularımı açsam korkuyordu, onları gördükçe gülümsedim, o kadar içtendi ki görseydiniz ağlardınız halime. Kimle kavga etsem sessizce çekip gidiyordum. Bir yanım diğerine düşmandı onu da sonra anladım. Sessizliğe haykırdım o kadar yankılandı ki sağır olacağım sanmıştım.

Bu sefer belki diye atılan yeni adımların sonrasında gelen düş kırıklıkları vardı hep. Kana bulanmış ellerime bakacak cesareti bulamadım. Ne kadar anlatsam da anlamazdınız ya, ben hep anlattım. Hislerime ketumlaşmayı öğretemedim. Susmak daha faydalıydı aslında anlaşılmak bu kadar zorken.

Ne zaman gülsem birileri geliyordu aklıma, hep birilerini özlüyordum. Oysa en çok kendimi özlemiştim. En az mutsuz olacağım şekilde yaşıyordum hayatımı, kafamı kumdan çıkardığım her an toprağı özlüyordum. İntihara meyilliydi düşüncelerim, mutlu olunca korkuyordum. Ağladığımda da, güldüğümde de acıyan yer aynıydı.

Tek kelime etmeden anlıyordum onları, insan anlıyor çünkü. Eskilerinin üzerinden yuvarlanan kalp ağrılarım vardı, sessizce bir şeyler acırdı yeniden. Gözümün önünde büyüyen yaşlar yüzünden bulanık görüyordum hayatı. Ne zaman gülsem kulaklarım gülüşümün sahteliğini anlıyordu.

Zamandan koparılmış ve ilerlemeden yoksun terk edilmiş devasa bir malikânenin içinde yapayalnızdım,  geriye sadece kendimle ilgilenmek kalıyordu. Düşüncelerimi serbest bırakıp onların savaşını merakla izliyordum. Yabancılaşıyordum gün geçtikçe kendime, artık rolü dışına çıkamayan bir karakter gibiydim.

Sevdiğim insanları teker teker kaybediyordum, psikolojimi hayal bile edemezdiniz. Kurduğum savunma mekanizmaları her defasında çökerken ben değişmeyi hiç denemedim. Özlemlere elveda diyemiyordum, karanlıklarda bırakmıştım yüzümü. Gecelerin zehrine bir avuçta ben bırakırdım her gün.

Dudaklarımı titreten şey soğuk değildi, boğulan bir şeyler vardı aynaya her baktığımda. Ağlarken güldüklerim komik geliyordu, gülerken ise ağladıklarım. En güzel anıları düşüncelerimle kirletiyordum. Diyemediklerim için pişman oluyordum. Sadece yüzüme tatlı bir rüzgar vurduğu anda 'mutluyum' ben diyordum.

Hüzüne meyilliydi biraz ama güleceğiz diyor biraz beklersen.

Her şey bizim içinmiş biraz beklemeliymişim.

Biraz diyor hâlâ.

Biraz.