Rüzgarın hışırtısında kaybettiğim sevinçlerimi çekiyorum ciğerlerime. Belki de hiç bulamadığım hayallerimi dolduruyorum kalbime. Çaresizlik deryasında bir güz, düşen sarı yapraklara sığınıyorum, bir parça hüzüne bulanıyor mutluluklarım.
Pas tutmuş yanaklarıma gülmeyi öğretmiyor hayat, boş ver diyip bir nefes daha boğuyorum çıkmaz sokaklarımda. Günler doğmuyor, bir elveda ederken gündüze bir merhaba diyorum geceye. Siyah mavi hayallerimle sayfaları dolduruyorum. Biliyorum gece boğamıyor siyahı.. Harlıyorum ruhumdaki kavgayı.
Bir karanlık daha söndürüyorum göz kapaklarımda, bir çığ daha büyütüyorum sabrımın tam ortasında. Öfkemi biledim parmaklarım kanıyor, ellerimde tutamıyorum. Yanıma koyduğum hayalime açıyorum kollarımı, değmesin ellerim birbirine diye öylece duruyorum.
Gülmüyorum, kırılıyor geceler. Mutluluğumun anahtarını bir kelebeğin eline veriyorum, yaşamak zor geliyor hoyrat bir lehimle. Bir kitap daha kapatıyorum, gömüyorum kalbime bir toz daha. Sorgusuz sualsiz dinliyorum, her suskunlukta dilimi biraz daha katlediyorum.
Gecelerim aynı, boğuk perdeler odamı gizliyor. Karanlığı eziyorum öldürdüğüm şarkılarda. Dudaklarımda keşkeler, diplerinde öfkeler salınıyor bileklerime. Ürküten mavisiyle dumandan dünler kalıyor sadece. Ben bile unutuyorum kendimi. Düşünüyorum.. Kendimden uzak bir yer arıyorum.
Bütün ışıkları kapattım, yorgunum. Bomboş bir gölgeyi yumrukluyorum, ruhuma gömüyorum bir cesedi daha. Ölülerim her yanda, her taraf kül kokuyor. Adını koyamıyorum, döktüğüm her bir göz yaşı benzer ihtiyatta, dün gibi bugün de eski tatları ciğerimin tam ortasına gömüyorum.
Satırları çiviyle mıhlı bir mevsim bulmak istiyorum, günleri olmayan. Siliyorum buğulu camlardan adımı, düştüğüm sonsuz maveralarda sırra kadem basıyorum. Öfkemin rengi kara dumana dönüyor, saatlerimde aynı curcuna zaptedemiyorum. Kangirenli bedenlerin arasında bir yer arıyorum.
Gülümsüyorum içten olmasa da, iliklerime kadar maviyi boğuyorum boğazımda. İçimin ıssızlığı yıpratıyor kelebeğimi. Üşüyorum, karanlık çöküyor. Sonbaharı doluyorum sağ omzuma, bütün gündüzlere pusu kuruyorum. Tünellerin sonunda yekten ölüm yamaçları, bugün de yaşıyorum.
N'olur öyle bakmayın bana üşüyorum!
Düşüncelerimin ortasında mahsur kaldım. Sayamadığım binlerce yalanın içinde, tek gerçeğim. Kendimi sandıklarıma gizliyorum. Bir yangın da ben atıyorum içime, sönüyorum.
Siliniyor adım buğulu camlardan...
Siliniyor adım buğulu camlardan...
Ben sustukça, o konuşuyor;
N'olur bakmayın öyle!
Bu yalnızlık benim değildi, her sona başlayan ben değildim.
Umutlarım kanardı yeniden,
Her gece biçare ağlayan ben değildim.
Söküp atamadığım hüznün kölesi,
Her yeni acıya eskisi gibi gülümseyen ben değildim.
Rüzgara, şarkılara, kendimi kendime tutsak eden,
Ben değildim.
N'olur sormayın!
Kalemi kırıkken, kalbini ağlatan,
Bir aptalı hep susturan, farkında ama kandırılmaya ihtiyacı olan,
ben değildim.
Umudu maziyle tozlandıran, güzel şeylerin sonunda hep üzülmek zorunda olan,
ben değildim.
Bu yalnızlık benim değildi.
N'olur sormayın.
N'olur sormayın.
Doğsun kelebek bir geceye daha,
Ölsün bir kelebek daha geceye.