16 Kasım 2013 Cumartesi

Benim Adım







Benim adım yok. Yaşımı saymayı unuttum. Kendimden kaçarken tutuklu kaldım. Bir sabah uyanmayı denedim, geç kaldım. Saçlarım hep kısa, burnumun yamukluğu hayattan biraz az. Bir akşam vakti kesmişim bileklerimi hatırlamıyorum. Ölümü gördüm korkmadım sonra da vazgeçtim.

Bulamadım, içimde kaybolmak istedim. Kitaplar okudum, hayatıma denk düşen satırları çizdim. Kendimi aradım bulamadım. Sustum, şarkılarla konuştum. İç sesler yaratıp isimler verdim. Ben, sen, o. Kimseyle konuşmadım. Delirdim. Duvarlara tecavüz ettim, bitti.

Bir karanlık yol yaratıp bekledim. Yollara düştüm, kimseyi almadım. Kimse gelmedi. Bir resimden kâbusu düşürdüm, eski bir gazete sayfasında kendimi gördüm. Uyandım. Yazdım hissizleştim sonra boş verdim. Siktir et! Kararlar aldım kulaklığı çıkarana dek sürdü. Uzaklaştım ve geri dönemedim. 

Toprağı sıktım ismimi yazdım göklere. Tek kelime ekleyemedim, bozulsun istemedim. Defteri kapattım yeni sayfalar açmadım. Sonsuza uğurladım sesleri. Çıkamadım boğuldum. Renk bulutlarına teslim ettim kendimi. Yağmur ıslatmadı, ellerim katran siyahıydı.

Ağladım nefret ettim. Korktum aynaları kırdım. Küfür ettim dudaklarım kurudu. Geleceğe kör oldum. Küçük Prensin gülünü ben kopardım. Yağmura kamufle ettim bulutları. Kafamı yasladım hiçbir şey geçmedi. Uyumadım, iyi geceler tavan, bir sigara daha yaktım. Alıştım. 

Çok ağladım, rahatlamadım. Değiştirdim, değiştim, dağıttım. Kirlendim. Özledim en çok da kendimi. Bir gece yarısı sızmışım hatırlamıyorum. Son gördüklerinden iyiydim. Yapılan yanlışları unutmadım, yıllarımı kaybettim. Ben karanlığım aydınlığı ben boğdum.

Her gün trene binip o şehre gittim. Yürüdüm ilerlemedim. Durup geçmişe baktım kör oldum. Üşüdüm, soğuk çığlıklar attım buz tuttu. Kafayı yemek üzereyken düşünmeyi bıraktım. Biraz daha dedim, orada birisi yoktu. Bir şarkı mırıldandım uyan artık. 

Kimseye güvenmedim sonra. Yaptıklarım için pişman oldum, affedilmedim. Halim yok gibiydi içime attım, diazem sonrasında sakindim.

Bugün saatimi kurmayı unutmuşum. Yine bir hayal kırıklığından sonra tek başıma gülümsedim. Unutulduğumu hissettim. Gözlerimi kapattım ve kendimle çeliştim, iç çektim hıncım bitmedi. Bir yalana inanıp sonra vazgeçtim, umudu ben öldürdüm.

Ve çöküş böyle başladı. Günlerdir odamdayım, ışığı açmadım. İnsanların o yapmaz dediği her şeyi yaptım. Tiksindim. Kadehi kaldırdım, kimse yoktu. Şerefe piç kurusu! Ellerim soğuk, dudaklarım titriyor. Hile yaptım, kandırdım uykuları.

Kendimi toplamaktan yoruldum, tavırlarım duygusuzlaştı. Aynı sorulardan bıktım, sormayı bıraktım. Yürüdüm arkamdan kaçtı dediler. Bir gün gözüm açıldı, değişmişti her şey. Her yer şarapnel. Sokak lambası karanlığa direniyordu bir tek.

Metpamid sonrası yine bir yolculuk. Giden geri gelmiyordu. Bir ses ararken kulaklığı taktım yine, şarkılar tükendi. Az önce bir sessizlik daha öldü burada. Sargılarım azaldı, güçlendim. Elimdeki çakmakla güneşi yakabilirim şu an. Tabii!

Çaresizliğimi yüzüme tüküren o aynadan sonra, yüzümü hiç görmedim. Her gün ölürken ölemedim. Her gece unutmak istedim her gece! Daha çok hatırladım. Ve indi yağmur, gözyaşından sonra. Yüzümde hep o aynı ifade acıdan kalan.

Hiçbir şeyin değişmediğini gördüm. Emin olmak için gönderilen şanslar, yok olup gitmesi içinmiş sadece. Son oyunları bitmezmiş hayatın. Sonu gelmezmiş insanın. Bitirmem gereken son labirentin kapısı yokmuş. İnsan ağlamazmış bir yerden sonra. Ağlasan da rahatlamazmışsın. Ne güzel! 

Kelimelerin küfürlerine takılı kaldım. Ben hep kaldım! Uçup giden yalanlara güldüm. Ah ne de güzel küfrediyorsun hayat. Teşekkür ederim. Hissizliğin en güzel his olduğunu söyleyip durdum sonra. Hayatın o meşhur ince çizgisine hiç yaklaşamadım. Kandırılmışım kahretsin! 

Acı çekmiyorum artık. Sanırım insanlığımın son kalıntısı da terketti beni. Gitmeyen bir tek o kalmış gibi. Hoşçakal. Gelişin bile terkediş demiştim bir keresinde, hayatımda kurduğum en doğru cümle olabilir. Artık kandıramazsın beni kuralları biliyorum. Sanırım.

Kabuk tutan yaraları kanattım acım geçmedi. İşkenceyi uzatıp umut ettim, öğrendim ki en dipte bile içinden sökemediğin bir umut yeşerirmiş. Sözlerim anlamını yitirdi, yaptıklarıma karşı. Ölmek istedim sadece, sonsuz bir karanlığın içinde doğmak istedim. Anladım! Bir başlangıca değil bir sona ihtiyacım vardı.


Ve böyle bitirdi adam, gölgesine soruyordu,
Peki şimdi ben ne yapacağım?
Bir iç çekip elini götürdü cebine. 
Her gün kül bastığı ellerinin acımasına aldırış etmeden,
Son sigarasını yaktı ve belli belirsiz bir sesle,
Yeni bir hikaye başlıyor dedi,
Ciğerlerine doldurduğu son nefesle son bir şey söyledi,

''Ben büyüdüm, küçük adamı ben öldürdüm.''