26 Ocak 2012 Perşembe

You Came From Stars



Merhabalar bepu'nun sevgili dostları. Uzun zaman sonra bir dizi tanıtımı yapacağım aslında daha çok fikirlerimi ve bendeki izlenimlerini aktaracağım. Eee ne oldu da bizim üşengeç Osaman bu diziyi yazmaya karar verdi? Öncelikle dizinin bıraktığı tat diğer Kore dizilerinden çok çok farklıydı.

Kısaca konusu: Do Min-Joon 400 yıl önce dünyaya inmiş bir uzaylı. Ve geri döneceği zamanı beklemektedir. Zamanı durdurma, ışınlanma gibi yetenekleri vardır. Dünya'da onu bağlayan hiçbir şey yoktur, gideceği günü beklemektedir. Ve yıllar öncesinden bir tanıdık yüz Cheon Song Yi  ile karşılaşır ve Do Min joon'un kalıp düşüncelerini farklı bir hal almaya başlar.

Bu diziyi bu kadar beğenmemin en büyük sebebi de; daha önce izlediğim çoğu romantik komedinin aksine izlerken hiç sıkılmamış olmam. Çoğu dizide bazı geçişler uzun tutulur ve izleyiciyi sıkardı, en azından benim için öyle. Ne kadar güzel olursa olsun bazı kısımları ileri sararak izliyordum. Ve sanırım her bir saniyesinden zevk aldığım ilk dizi You Came From Stars oldu.


Klişeler onları canlandıran oyuncuların ustalığı birleşince ortaya böyle harika bir yapım çıkıyor. Öncelikle Gianna Jun'a özel bir parantez açmak gerek. Kore'nin en iyi aktristi olarak anılması  boşuna değil. İstisnasız oynadığı her yapıma farklı bir hava katıyor. Mimiklerini bu kadar iyi kullanan çok az oyuncu vardır. Ve şarap misali güzelliği de gün geçtikte daha da büyüleyici bir hal alıyor. (Shin Min Ah'ın tahtını salladırdın nunacım benim kalbimde bu performansın ile.)





Kim Soo Hyun'u ilk kez bir dizide izledim. Gumiho'nun tatlı çiftinden sonra birbirine bu kadar yakışan ikinci çift olarak tarihe not ediyorum sizi. Dizideki rolü gereği olduğundan çok daha büyük birini oynamak benim diyen oyuncuların bile harcı değildir. Soo Hyun bunun altında çok iyi kalkmış. Biliyorsunuz Kore dizilerinde başta itici gelen ve sonra bir sempati abidesine dönülen karakterler bize hiç yabancı değil. Do Min-Joon ile de göreceli küstah ve soğuk bir karakterin, daha samimi bir karaktere dönüşünü izledik.  Tek sorun şu ki; ağlamasını pek beceremiyor. 






Dizimizin platonik aşığı Park Hae Jin. Evet ilk kez bir dizide esas kıza aşık yan karakter rolünü benimsedim. Genelde bu karakterler itici olup izleyiciyi de sıkabiliyor bir süre sonra. Lee Hwi Kyung karakteri olması beklenen sönük karakterin aksine çok güçlü bir yan röle büründü. Bir dizide yan karakterler ne kadar güçlüyse dizide o kadar tatlı hale geliyor haliyle.








Yoo In Na (Yoo See Mi) kızımız ise yine bir itici yan karakterle karşımıza çıktı. Dizi boyunca bazı anlarda sempatik gelse de dizinin dengesiz kızı olmayı başardı gözümde. Bu kızın kaderi sanırım böyle itici karakterleri oynamak. Velhasıl dizinin içten pazarlıktı, değişken kızı rolünü oynadı.







Ve dizimizin kötü karakteri olmadan olmaz. Shin Sung Rok. Lee Jae-Kyung karakteri ile karşımıza çıktı. Bir yapımı etkili kılan en önemli şeylerden biri kötü karakterin ne kadar iyi olduğuyla ilgili sanırım. Abimiz bakışları ile epey sinir etti. Yine de yaptığı onca şeyden sonra nefret edemedim adamdan. Rolünün hakkını verdi.





Bunların yanında dizinin arka plan oyunculukları da şahaneydi. Cafe sahnelerindeki kıvırcık adamlara çok güldüm. Genel olarak bu kadar güldüğüm gerçekten eğlendiğim The Greatest Love vardı. Romantiklik ve komedinin hakkını veren bir dizi olmuş. Kore dizilerinde genel olarak 'final yapamama' izleyiciyi tatmin edememeyi bir çok yapımda gördük. Bu dizide kurgunun çok basit olmasına rağmen işlenişi harika olmuş.



Dizinin sonunda vermiş olduğu mesaj gerçekten muhteşemdi. Tatmin olduğum ender yapımlardan biri oldu. Kısacası izleyin izlettirin efendim. genel olarak bir tanıtım yazısından çok bendeki etkilerini anlatmaya çalıştım. Görüşmek üzere. ^^

                                                                   (Not: Finalden bir sahne)

Gianna hırçın kız karakterlerinin vazgeçilmesi ve öncüsü benim için. Cheon Song Yi kadar kıskanç ve sahiplenen birini nasip eyle Rabbim bana, dinimiz amin.